Powered by Blogger.

Summer '17 Wishlist


Yağmurlu bir Pazar gününü yaz için alışveriş listesi yaparak geçirmekten daha iyi ne olabilir? Aslında planda bu yoktu. Birkaç online mağaza gezerken "ooo şu elbiseye bak, bu ayakkabılar da şahaneymiş" deyip heyecana gelmem ile bu liste oluşuverdi. Bu aralar mağazalarda çok güzel parçalar var. Özellikle Mango'yu son zamanlarda daha bir sever oldum. Umarım listem sizin yaz alışverişiniz için de ilham kaynağı olur.

Mango Bluz; Çizgili, tik. Kruvaze, tik. Kavurucu sıcaklar için pek uygun olmasa da yaz mevsiminin başlangıcı ve sonbahar için ideal bir gömlek bu.

Mango Babet; Bu babetler şu anda stokta gözükmese de geleceğine dair umudum var. Birçok insanın "ay ne kadar çirkin" diyeceği bu babetleri giyerken benden mutlusu olmayacak eminim.

Mango Pantolon; Kısa paçalı bol pantolonlara olan sevgim asla bitmeyecek. Sumo güreşçisi benim göbek adım. Bu pantolonu da beli lastikli ve bej rengi olduğu için de her şeye uyum sağlayacağından çok beğendim.

Herschel Şapka; Kep şapkalara karşı bir sempati oluştu bende. Sanırım fazla Skam izliyorum. Özellikle rengine bayıldım bu şapkanın. Bu aralar da indirimde. Kaçmaz!

COS Ayakkabı; Böyle ayakkabılar ilk görüşte sizi kendine aşık eder, sonra fiyatının 125 Pound olduğunu görmeniz ile "Hımm 1 Pound 4.60 TL ediyor, demek ki... Yok ya o kadar da güzel değiller bence" dedirtir. Ah be COS!

NARS Tinted Moisturizer; Yaz geldi mi fondöten kullanmak istemediğim için daha hafif yapıda bir renkli nemlendirici arayışına giriyorum. Bugüne kadar kullandığım renkli nemlendiriciler yüzümde hep parlama yaptı. Nars'ın bu nemlendiricisi hakkında ise iyi şeyler duydum. İçinde SPF de var. Bir denemeli. Bu arada sizin kullanıp memnun kaldığınız bir renkli nemlendirici de varsa önerilere açığım.

The New Garconne: How to be a Modern Gentlewoman; Modern, özgür ve maskülen-feminen tarz stile sahip kadınların sahip olması gereken kitaplardan biri olarak bahsediliyor hep. Uzun zamandır sepette duruyordu. Artık almalı.

Cult Gaia Çanta; Bambudan yapılmış bu çanta yeni favorim. Plaja inerken, günlük işlerinizi görürken ya da akşam yemeklerinde yanınıza alabileceğiniz hayat kurtarıcı bir parça.

Daniel Wellington Saat; Altın rengi çelik örgü saatlere bakarken Daniel Wellington'ın bu roze altın rengindeki modeli ile karşılaştım. Sofistike ve zamansız bir saat arayan kadınlar için ideal.

Oysho Mayo; Bikiniler artık hiç ilgimi çekmiyor. Bunun büyük bir sebebi ise birkaç senedir mayo modellerindeki çeşitliliğin artması ve tasarımlarının bikinilerin önüne geçmesi. Bu seneki favorim ise kiremit rengindeki bu triko mayo.


Ninelerin Gücü Adına!


Merhaba, adım İpek ve kalben seksenlerinde bir nineyim ben!
Çok sevdiğim İngiliz moda fotoğrafçısı Tim Walker'a ait The Granny Alphabet'in uzun zamandır peşindeydim. Geçenlerde, ortada hiçbir neden yokken kendimi ödüllendirmek istedim (?) ve hazır Pandora.com'da da yakalamışken o heyecanla alıverdim kitabı. Size nine olduğumu söylemiştim.
Kitap, iki ciltli set formatına sahip. İlk ciltte, Kit Hesketh-Harvey tarafından yazılmış neşeli dizeler, alfabetik sıraya göre düzenlenmiş yaşlı kadınların portrelerine eşlik ediyor. İkinci ciltte ise türünün son örneği olan bu kadınların Lawrence Mynott tarafından çizilmiş eğlenceli illüstrasyonları yer alıyor.  
The Granny Alphabet ile "Coffee table book" koleksiyonunuza bir yenisini ekleyerek hem kendinizi hem de evinize gelenleri gülümsetebilir ya da benim gibi bir arkadaşınız varsa hediye vererek onu çok mutlu edebilirsiniz :) 

P.S. Pandora.com'da şu anda satışı yok kitabın. Sanırım, bir tane vardı ellerinde ve onu da ben aldım.
Bookdepository.com 'dan satın alabilir ya da Pandora.com 'un sizin için yurt dışından temin etmesini isteyebilirsiniz.







The Night Of

Yağmurlu ve karanlık bir Pazar günüydü. Sıcak içeceğimi ve battaniyemi yanıma almış, romantik komedi türünde bir film izlemek üzere koltuğuma yerleşmiş...
Bir dakika? Ne romantikliğinden bahsediyorum ben. Başa alıyoruz.
Yağmurlu ve karanlık bir Pazar günüydü. Son birkaç gündür en yakın arkadaşım olan Otrivine'i, evdeki tüm selpakları tükettiğimden bir adet tuvalet kağıdı rulosunu, ilaçlarımı ve suyumu yanıma almış uzun zamandır merak ettiğim suç ve dram türündeki mini dizi The Night Of'u izlemek için koltuğa uzanmıştım. Halim olmadığı için kaç bölüm dayanabileceğimden emin değildim. Kısa molalar ve dizinin kasvetli havasına daha fazla maruz kalmak istemeyen ablamı evden kaçırmam ile saati 20:30 etmiş ve The Night Of'u bitirmiştim.
Hastaydım, hava berbattı ve ben hayatımda izlediğim en iyi diziler listesine bir yenisini eklemiştim. Pek de fena bir gün sayılmaz değil mi?
Gelelim diziye. 2008 yapımı İngiliz dizisi Criminal Justice'i duymuşsunuzdur belki. The Night Of bu dizinin Amerikan versiyonu. The Wire'ın yazarlarından Richard Price ve Schindler's List'in senaristi Steven Zallian yazıyor ve Zallian, Man on Wire ve The Theory of Everything'in yönetmeni James Marsh ile beraber diziyi yönetiyor. Böyle bir yazar ve yönetmen kadrosundan kötü bir iş nasıl çıkabilir ki zaten. Başrolleri ise Riz Ahmed ve John Turturro paylaşıyor. (Dipnot: Riz Ahmed, Girls'ün final sezonunda karşımıza çıkacak. )
New York'ta ailesiyle yaşayan Pakistan asıllı Amerika'lı bir üniversite öğrencisi olan Nasir Khan'ın genç bir kadının cinayetinden yargılanmasını konu alıyor dizi. Klasik polisiye dizilerini unutun. Karakterlere ve yargı sisteminin işleyişine o kadar kanalize oluyorsunuz ki "Katil kim?" sorusunu sormuyorsunuz bile kendinize. 
Man on Wire'ın görüntü yönetmeni Igor Martinovic'in üstlendiği sinematografi ve Fargo'nun bestecisi Jeff Russo'nun müzikleri ile dizi tam bir sanat eseri. İzlenecekler listenize mutlaka alın.






BEYAZ BİR HAFTA SONU



Bundan iki ya da üç hafta önce Sapanca'da arkadaşlarımızla hafta sonunu geçirmek üzere Villa Natura'ya rezervasyon yaptırdık. Blogu takip edenler bilir, geçtiğimiz sene bu yere ilk defa gitmiş ve çok memnun kalmıştım (Villa Natura'yı anlattığım yazıyı buradan inceleyebilirsiniz).
Cumartesi sabahı kendi arabalarımızla yola çıkmayı planlıyorduk. Gidiş tarihinin yaklaşmaya başlamasıyla duyduğumuz heyecan, hava durumu haberleri ile ikiye katlanmıştı. Yoğun kar yağışı uyarısı ile riske girmek istemeyip son anda transfer ayarladık. Tahminler ise doğru çıktı ve Cuma günü tipi şeklinde yağan kar ile bütün geceyi pencerenin başında geçirdim. Küçükken cama burnumu yapıştırıp karın yağmasını beklerdim, şimdi ise "umarım daha fazla yağmaz" diye dua ediyordum. Yatarken büyük bir ihtimal ile gidemeyeceğimizi düşünürken, sabah dışarısı geceye göre daha fena bir durumda olmasına rağmen bir çılgınlık yapıp yola çıktık.
Yollar açıktı. Sorunsuz bir yolculuğun ardından Sapanca'ya ulaşmıştık. Evler tepede yer aldığı için bir tek oraya çıkan yoldan şüpheliydik ve nitekim yol henüz temizlenmediği için kapalıydı. Bu sırada alışverişimizi yaptık ve ardından Titiz Izgara'da muhteşem bir kahvaltı ettik. Kahvaltımızı bitirdikten sonra yol açılmıştı ancak, geldiğimiz araç büyük bir minibüs olduğu için karlı yokuşu çıkmak için pek uygun değildi. Durum böyle olunca Mümtaz Bey imdadımıza yetişti ve arabası ile bizi posta posta eve çıkardı. Yolda sohbet ederken tüm rezervasyonların iptal olduğunu, bir tek bizim dişli çıkıp geldiğimizi söyledi :)
Eve geldiğimiz anda karşılaştığımız manzara ile hepimiz büyülendik. Sanki bir kartpostalın içindeydik. İşte o an hayatta bazen risk alınması gerektiğini bir kez daha anlamıştım.
Karlı bir günde dağ evinde ne yapılması gerekiyorsa yaptık!:) Eşyalarımızı yerleştirdikten sonra kahvemizi içip biraz ısındık ve ardından yürüyüşe çıktık. Çocuklar gibi karlarda yuvarlanıp oynadık. Bu yaşımızda ilk defa eldivenlerimize düşen kar tanelerini gerçek şekliyle gördük. Eve döndüğümüzde sırılsıklamdık. Hemen peluşları üstümüze geçirip sıcak çikolata yaptık. Akşam saatine doğru mangal hazırlıkları başladı. Kar oynarken yaktığımız enerji nedeniyle o kadar acıkmışız olmalıyız ki herkes sessiz bir şekilde yemeğine gömüldü. Yemekten sonra kestaneler kuzineye kondu ve sıcak şarap yapımına geldi sıra. Kar daha sakin yağmaya başladığı anda şaraplarımızı aldık ve dışarıya çıktık. Ateş başında şarabımızı keyifle yudumlarken sohbete devam ettik. Güzel bir uykunun ardından sabah kalkıp her beraber kahvaltıyı hazırladık. Eşyalarımızı toparladık ve bu güzel eve veda ettik. Bir klasik olarak göl kenarına indik ve Maja'ya gittik. Bu arada Sapanca'ya giderseniz mutlaka Maja'ya uğramalısınız. Menüsü ve ortamı şahane bir yer. Gölün üzerindeki kış bahçesinde oturup, kuzinenin sıcaklığıyla bir bebek gibi mayışmanız olası burada.
Harika ve asla unutamayacağımız bir hafta sonuydu. İyi ki o sabah yola çıkmışız...




 









BAN.DO AJANDA

Uzun bir aradan sonra, merhaba! Öncelikle sevdiklerinizle beraber sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir yıl dilerim. Bu postu yayımlama konusunda biraz tereddüt ettim açıkçası. "Ülke ne halde, bu kız neden bahsediyor" diye düşünürler belki dedim, sonra da benim gibi kafasını dağıtmak isteyenler için iyi olabileceğine karar verdim. Umarım bu postu okurken biraz olsun sizi gülümsetebilirim.
Her şey yılbaşı nedeniyle sıkı bir ajanda kullanıcısı olan ablam için ajanda alma fikriyle başladı. İnternette araştırırken Ban.do markası ile karşılaştım. Markanın ajandalarından birini Estée Lalonde'un "Christmas Gift Guide 2016" isimli Youtube video'sunda görmüştüm. O sıralar Türkiye'de satıldığından habersizdim. Ben alışverişimi Bilstore üzerinden yaptım ve şu anda markaya özel indirim de var. En kısa zamanda bir tane de kendime alacağım. 
Peki, bir Ban.do ajandasının içinde neler var?

Her aya özel illüstrasyon ve neşeli mottolar,



Özel tarihleri işaretlemek amacıyla kullanabileceğiniz birbirinden tatlı çıkartmalar,


Aylık ve haftalık takvimler,


Notlar bölümü ve sayfaların sonundaki gizli mesajlar,


Gizli mesajları deşifre etmenize yarayacak kodların da içinde bulunduğu cep bölümü,


Sayfaların bitimindeki "Run After Guys For Cardio" gibi komik cümleler ve dahası...


Klasik ajandalardan sıkılıp, eğlenceli bir alternatif arıyorsanız Ban.do doğru adres!


Back to Top